Ukrayna krizinin perde arkası

Ukrayna’da gerilimin artması, ABD ile Rusya’nın Karadeniz’de restleşmesi anlamına kazanç. Bu da, Türk Boğazları üzerindeki baskının artması seslenmek olur. bu nedenle, bölgede gelişmelerin özellikle Türkiye’de yakından takip edilmesi gerekiyor.

Ukrayna krizinin perde arkası

Deniz Berktay – Gazeteci ve Doğu Avrupa Uzmanı

Benim 14 yıldan beri gazetecilik yaptığım Ukrayna, o kadar fazla süre dünya gündeminin dıştan kalsa da, gerçekten Rusya’yla ABD arasındaki çatışma bölgelerinden biri. 2014 yılında yaşanan olaylarda da bunun böyle olduğu görüldü; son bir yıldır ABD ile Rusya arasında Ukrayna nedeniyle yaşanan kriz de, bunun böyle olduğunu bir defa daha doğruladı.

Ukrayna, genelde Rusya’nın gölgesinde kalsa da, gerçekten büyük bir yüzölçümüne sahip. 603 bin kilometrekarelik yüzölçümüyle Ukrayna; Rusya ve Türkiye’den daha sonra, Avrupa’nın yüzölçümü bakımından üçüncü büyük ülkesi. bununla beraber, verimli topraklarıyla Avrupa’nın tahıl ambarı durumunda. Ayrıca, Avrupa’yı Asya’ya, Kuzey Avrupa’yı Karadeniz’e bağlayan yolların manâlı bir kısmı, buradan geçer. Bu özellikleri sebebiyle de Ukrayna, tarih her tarafında dört bir yanlamasına istilalara maruz kalmıştır.

UKRAYNA’NIN RUSYA İÇİN ÖNEMİ

Ukrayna, Rusya açısından özel tartma taşır: Ukraynalılar, tıpkı Ruslar ve Beyaz Ruslar (Belaruslar) gibi, Doğu Slavlarına mensup ve Ruslar, bugünkü Ukrayna’nın başkenti Kiev’in tarihteki birincil Rus başkenti olduğunu, kendi milletlerinin Kiev’den rotaya çıktığını iddia eder.

Kiev’in Ruslar açısından dini önemi de büyüktür. Kiev’de Rus Ortodoksları’nın en büyük manastırı olan ve Ruslar için manâlı bir hac merkezi olan Peçersk Manastırı bulunur. (ABD’nin Doğu Avrupa’daki halkları etkilemek için desteklediği Fener Rum Patrikhanesi’ni, 2018 yılında Ukrayna’nın Moskova Patrikhanesi’nin değil, kendisinin alanına girdiğini ilan etmesi, bu nedenle keza Rusya’nın tepkisini çekmiş ayrıca de Rus Ortodoks Kilisesi’nin Fener’le ilişkilerini koparmasına niçin olmuştu. Bu konunun ayrıntılarını, geçen sene Cumhuriyet Yayınları’ndan meydana çıkan “Rusya-Batı Çatışmasında Fener Rum Patrikhanesi” adlı kitabımda yazdım). Dolayısıyla Ukrayna Rusya için, dini ve milli açıdan da büyük öneme sahiptir (Rusların ayrıca Kâbe’si hem de Ergenekon’udur, diyebiliriz).

Ukrayna’nın Rusya açısından bir diğer önemi de jeopolitik önemdir. Rusya’nın 2014 yılında ele geçirip kendi topraklarına kattığını (ilhak ettiğini) açıkladığı Ukrayna’nın Kırım Yarımadası, Rus Karadeniz Filosu’nun 1700’lerin sonlarından beridir üslendiği yer. Kırım Yarımadası ve buradaki Sivastopol Deniz Üssü, Karadeniz’in her tarafını ve Türk Boğazları’nın giriş çıkışını denetleyebilecek bir konumda ve Rusya’daki hiçbir liman, bu avantaja sahip yok. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Kırım’ın Ukrayna’da kalmasından sonradan, buranın statüsü ve Sovyet Donanması’nın geleceği iki ülke aralarında krize niçin olmuştu. Nihayet 1990’ların ortalarında imzalanan anlaşmalarla Karadeniz Filosu iki devlet aralarında Rusya’nın lehine olacak şekilde paylaşılırken, Rusların Sivastopol Deniz Üssü’nden kira sözleşmesiyle yararlanması karara bağlanmıştı.

KIRIM’IN İLHAKI

2014 yılında Kiev’de Batı yanlısı grupların ABD’den aldıkları açık destekle dönemin Ukrayna Cumhurbaşkanı Yanukoviç’i devirmeleri sonucunda Rusya, sivil ihtilalle iktidara gelen yönetimin birincil fırsatta bu kira sözleşmesine son vereceğini öngörmüş, o nedenle kendince bir ön adım olarak, Ukrayna’nın Kırım Yarımadası’nı ele geçirip ilhak etmişti. Ukrayna’nın öteki bölgeleri de yeniden Rusya açısından büyük tartma taşıyor; çünkü her şey bir yanlamasına Ukrayna, Rusya’nın başkenti Moskova’nın yanı başında yer alıyor. böylece Ukrayna’nın NATO’ya girmesi ya da Ukrayna’da Rusya’ya düşman bir unsurun bulunması, Rusya’nın savunma konusundaki bütün avantajlarını ortadan kaldırır. Zaten Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, Ukrayna’nın NATO’ya girmesi halinde, Harkov kentinden fırlatılacak bir NATO füzesinin 7 ila 10 dakika aralarında Moskova’ya ulaşabileceğini söyleyerek, Ukrayna’nın Rusya açısından önemini en açık şekilde dile getirdi.

Ukraynalıların Ruslar ile aynı soydan gelmesi ve kültürel yakın olma, Ukrayna’da ulusal bilincin gelişimini geciktirdi. Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılması da, “halkların özgür mücadelesi”nden ziyade, Sovyet yönetici zümresinin iç çatışmasının bir sonucuydu. Sovyetler Birliği’ne başlıca noktayı koyan, SSCB’yi oluşturan on beş cumhuriyetten biri olan Rusya Federe Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin lideri Boris Yeltsin’in SSCB’nin lideri olan Mihail Gorbaçov’la giriştiği iktidar mücadelesi çerçevesinde diğer kurucu cumhuriyetlerin liderleriyle birleşerek Sovyetler Birliği’ne nokta düzenlemek istemesiydi (Yeltsin, SSCB’nin yerine, komünist olmayan bir birlik düzenlemek istemişti. Bu ülkeleri sosyalizm olmaksızın bir arada tutamayacağını anladığında, geç kalmıştı).

1990’ların ortalarından itibaren, ABD, eski Sovyet coğrafyasında kendi nüfuzunu kurma mücadelesine girişti. Buna karşılık, Rusya yönetimi de benzer tarihlerde buraları kendi arka bahçesi duyuru etti ve burada ABD’nin nüfuz mücadelesine karşısında direnişe geçti. Dolayısıyla, Rusya-Ukrayna ilişkilerine Ukrayna’dan bakıldığında mesele bağımsızlığı koruma meselesiyken, Rusya açısından bakıldığında mesele, ABD’nin kuşatma politikasına direnme meselesidir. Ukrayna’da yönetici çevrelerin NATO’ya aza olma isteğine tepki gösteren Putin’in geçen ay ABD Başkanı Joe Biden’la yaptığı uzak görüşme sonrasında “Her ülkenin kendi güvenliğini sağlamak için çeşitli yöntemlere başvurma hakkı var. Oysa bu, bir diğer ülkenin güvenliği pahasına olmamalı” demesi, buna göze çarpan etmektedir.

DONBAS’TAKİ ÇATIŞMALAR

Ukrayna’nın en bariz özelliklerinden biri de, kültürel ve siyasi açıdan iki bambaşka bölgeye bölünmüş olmasıdır. Ülkenin güney ve doğu bölgelerinde (Karadeniz kıyısındaki Odesa, Rusya’nın ilhak ettiği Kırım Yarımadası, doğudaki Donbas, Harkov gibi iller ve bölgelerde) Rusça konuşulmasına ve Rus yanlısı eğilimlerin zinde olmasına karşılık, ülkenin orta ve batı bölgeleri Ukraynaca konuşan, Ukrayna milliyetçiliğinin, Batı yanlılığının ve Rus karşıtlığının enerjik olduğu bölgelerdir. Ukrayna’nın bu iki belli başlı bölgesi, 2013 yılına dek nüfus bakımından bir dengedeydi. Oysa 2013 sonlarında başlayıp 2014 yılı başlarında tamamlanan ihtilal bu dengeleri bozdu (söz konusu ihtilale ülkenin orta ve Batı bölgeleri, yani belli başlı olarak milliyetçi ve Batı yanlısı gruplar takviye vermişti. Başkent Kiev de, Batı yanlısı eğilimlerin önceden beri enerjik olduğu bölgedir. O nedenle, Türkiye’deki basında bu yöresel gerçeği bilmeden “Ukraynalılar sokaklara döküldü” şeklindeki haberler ya bilgisizlikten ya da Amerikan yanlılığından kaynaklanıyordu).

Laf konusu ihtilalin ardından Rusya, Ukrayna’nın Kırım Yarımadası’nı ele geçirince ve doğudaki Donbas bölgesinde Rus yanlısı gruplar, Rusya’dan aldıkları destekle kendi bağımsızlıklarını bildiri edince, en koyu Rus yanlısı olan kitle, Ukrayna’nın denetiminin dışında kalmış oldu. Böyle olunca, hükümet denetimindeki bölgelerde Batı yanlılarının oranı arttı. Bu da, siyasette Batı yanlılarının çok daha güçlenmesini sağladı.

Rusya’nın Kırım’ı ele geçirmesi, çatışmasız olmuştu. Bugün de, Kırım’la Ukrayna’nın öteki toprakları arasında hiçbir çatışma yaşanmıyor. Ama Donbas’ta ayrılıkçılarla Ukrayna güvenlik güçleri arasındaki çatışmalarda Ukrayna asker ve sivil 14 bin insanını kaybetti ve çatışmalar sürüyor. Ama bu çatışmalar, başkent Kiev’e 800 kilometre mesafede yaşanıyor.

ABD MAZERET ARIYOR

Kasım ayından bu yana, Rusya’nın Ukrayna’ya genel bir saldırı başlatacağı iddiaları gündeme geldi. Bu iddiaları dile getirenler, ABD basını ve ABD yönetimi oldu. Ukrayna’ya baktığımızdaysa, burasının hiç de Rus saldırısına uğramak üzere olan bir ülke gibi olmadığını görüyoruz. Gündelik yaşam normal akışında ve ABD basınının iddialarını, buradaki en milliyetçi ve Rus karşıtı gazeteler bile abartılı buluyor. böylece ABD’nin bu iddialarının, ABD’nin bu coğrafyaya yerleşmek için bir mazeret aramasından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Rusya, Ukrayna’da ABD varlığının çoğalma ihtimaline aleyhinde, caydırıcılık amacıyla sınıra yığınak yaptı (ama Ukraynalı yazarlar, bunu genel olarak blöf olarak görüyor). Rusya, Ukrayna’yla eşdeğer olarak masaya oturmak istemiyor ve Ukrayna’nın arkasından ABD’nin olduğunu, böylece bu sorunu oysa ABD ile görüşerek çözeceğini düşünüyor (Türkiye’nin arabuluculuk girişimi, Rusya’dan bu nedenle negatif yanıt aldı). O nedenle, Rusya’yla ABD yetkilileri arasındaki görüşmeler, hem bölgenin istikrarı keza de Türkiye açısından büyük ağırlık taşıyor. Çünkü Ukrayna’da gerilimin artması, ABD ile Rusya’nın Karadeniz’de restleşmesi anlamına gelir. Bu da, Türk Boğazları üzerindeki baskının artması çağrıda bulunmak olur. bu nedenle, bölgede gelişmelerin bilhassa Türkiye’de yakından peşine düşüp takip edilmesi gerekiyor.

Yorum yapın

SMM Panel PDF Kitap indir