10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde binbir değişiklik baskıyla ‘nefessiz bırakıldıklarını’ söyleyen gazeteciler, ‘çalışamadıklarına’ uyarı çekiyor. Gazeteciler “Gerçeğe nefes aldırma gibi bir mücadelemiz var” diyor.
DİLAN ESEN
Sansür, zorlama, işten çıkarmalar, genelgeler, tutuklamalar, baskı… Gazeteciler bu yıl da 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ne binbir çeşitlilik sorunla girdi. Gazeteciler, 1961’de özlük hakları için patronlarına karşısında verdikleri mücadeleyi kazandı ve 10 Ocak’ı ‘Çalışan Gazeteciler Günü’ olarak ‘kutlamaya’ başladı. Oysa veriler gösteriyor ancak gazetecilerin kutlayacakları bir gün artık değil.
Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın verilerine tarafından geçen yıl mesleki faaliyetleri sebebiyle 50 gazeteci gözaltına alındı. İşsizliğin yüzde 35’i geçtiği sektörde, güvencesiz alıştırma yüzde 90. RTÜK, televizyon kanallarına 21,5 milyon lira yönetimle ilgili para cezası verirken Basın İlan Kurumu da Cumhuriyet, Evrensel, BirGün gibi gazetelerin 115 gün ilanını kesti. Basın Özgürlüğü ve Medya Araştırmaları Derneği’nin anketine göre gazetecilerin yüzde 25,3’ü sık sık işsiz kalma korkusu yaşarken yüzde 25,3’ü haber yazımı sırasında otosansür uygulama ihtiyacı hissediyor. Katılımcıların yüzde 44,4’ü başının belaya gireceğine dair vesvese duyuyor.
İŞSİZLİKTEN ŞİDDETE…
BirGün’e konuşan Evrensel Gazetesi Muhabiri Hilal Tok, baskıların ve açıklama özgürlüğüne saldırıların keskin artışına dikkat çekerek işsizliğin yükseldiğini vurguladı. Sendikalaşmaya karşın baskıların da arttığını aktaran Tok, gazetecilerin polis şiddetine maruz kaldığı sahnelerin görüldüğünü belirtti.
Ekonomik baskılarla açıklama özgürlüğüne ket vurulmak istendiğini dile getiren Tok, şöyle konuştu: “Yalanlarla bezeli yayın kuşaklarıyla doymuş medya sektöründe, gerçeğe nefes aldırma gibi mücadelemiz var. Pek fazla kadın gazeteci işyerinde taciz ve kuvvetle karşısında karşıya. Alanda da buna maruz kalıyoruz haber yaparken. Bu sebeple ILO 190 Sözleşmesi bayan gazetecilerin de talebi. Keza, tecavüz ya da taciz haberi yaptığımızda kanımca failler kadar dava edildik, haberlerimiz kaldırıldı veya sosyal ağ üzerinden korkutma edildik. Ayrıca bugün bayan gazeteciler olarak yaptığımız haberler sebebiyle yoğun bir dijital şiddete maruz kalıyoruz.”
Sahada çalışırken de zorluklar yaşadığını ifade eden Tok, bunları şöyle anlattı: “Erkek kameramanlar arasından çekim yapmak yaklaşık olarak mucizeye dönüşüyor. Diğer en büyük sorun da polis müdahaleleri. Senelerdir çalışan gazeteci olmama rağmen basın kartımın verilmeyişinin alanda yarattığı bir gerginlik oluyor haliyle çünkü gazeteciliğini kanıt edebilmen karşındaki görevlinin keyfine kalmış bir duruma dönüşüyor.”
ÇALIŞ(A)MAYANLAR
“10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde çalış(a)mayan gazeteci olarak giriyorum” diyerek sözlerine başlayan Gazeteci-Afiyet Editörü Sibel Bahçetepe, nedenini ise şöyle açıklıyor: “Ne yazık oysa hesaplı gerekçeler bahane edilerek işten çıkarmalar 2021 yılında da bütün gaz sürdü. Benim de 18 sene çalıştığım, 15 gün önce istifa ettiğim Cumhuriyet Gazetesi’nde de aynı durumlar ne eyvah ama yaşandı. Türkiye, dünyada maksimum gazetecinin cezaevinde olduğu bir ülke. Yine çok sayıda meslektaşım işsiz. Böylesi bir ortamda 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, bizim için ‘10 Ocak Çalışamayan Gazeteciler Günü” durumuna geldi.” Gazetecilerin büyük çoğunluğunun minimum vergi seviyesinde ücretlerle çalıştığını hatta arzu sınırında yaşamaya mecburi bırakıldığını ifade eden Bahçetepe, “Gazeteci ara sıra çalıştığı kurumun yapısına kadar otosansür uygulamak durumunda kalıyor. Yapılan işin karşılığı alınan ücretler fazla çok düşük olmasına karşın en ufak idareli krizin faturası ne eyvah ancak yeniden biz gazetecilere ödetiliyor” dedi. Kadın bir gazeteci olmanın zorluklarından bahseden Bahçetepe, şöyle aktardı: “Kadın gazetecilerin ücret eşitsizliği, adaletsiz iş yükü, mobbing, cinsel taciz ve şiddet gibi yargı ihlallerine maruz kaldıklarını biliyoruz. Medyadaki kadın yöneticilerin sayısına baktığınızda bir elin parmağını geçmeyecek değin. Kadın gazeteciler özellikle doğum iznine çıktıklarında işten çıkarılma korkusu yaşıyor, süt iznini bütün kullanamamaktan yakınıyor, gece çalışma kadrolarında meslek açığı olması ve kullanım yapılması durumunda ‘kadınsın gece çalışamazsın’ gibi söylemlerle karşılaşabiliyor.”