Uluslararası işbölümünde metropollerin sermaye-teknoloji yoğun hububat ve endüstri bitkilerinde, azgelişmiş ülkelerin ise meyve ve sebze gibi emek yoğun üretimde uzmanlaşması öngörüldü. Türkiye, 2021 yılında çiftçilere 24 milyar TL destekleme ödemesi yaparken yiyecek ürünleri ve tarımsal hammaddelerin ithalatına ise bunun bütün 9 katı 218 milyar TL ödedi.
Necdet ORAL
Bir önceki yazımda 2021 yılında Türkiye’de tarımın gündemini kredi borçlarından nedeniyle çiftçilere gelen hacizler, iklim değişikliğinin yol açtığı kuraklık, üretimdeki gerileme, ithalata bağımlı inşa, yükselen döviz kurları ile girdi fiyatlarına (bilhassa gübreye) yapılan fahiş zamların belirlediğini vurgulamıştım. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2021 yılına ilişkin dış ticaret istatistiklerini 31 Ocak tarihinde açıkladı. Buna kadar, tarım ürünleri ihracatı içerisinde meyve ve sebzelerin içindeki payı yüzde 40’a ulaştı. Buna karşılık ithalatın yarıdan fazlasını (yüzde 53) hububat ürünleri, yağlı tohumlar ve nebati yağlar ile tekstil lifleri (pamuk vb.) oluşturdu.
ULUSLARARASI İŞ BÖLÜMÜ
1980’li yılların başında küresel ölçekte neoliberal politikalarla milletlerarası işbölümü baştan organize edildi. Sermaye yoğun ve emek verimliliği yüksek sektörlerin metropol ülkelerde gelişmesi, buna karşılık emek yoğun ve emek verimliliği görece olarak düşük (dokuma ve gıda gibi) sektörlerin azgelişmiş ülkelere kaydırılması öngörüldü. Bu işbölümünün yansımalarını tarımda da bakmak mümkündür. II. Paylaşım Savaşı’nın ardındaki dünyada oluşan kuvvet dengelerine tarafından yeniden tanımlanan milletlerarası işbölümünde azgelişmişlerden esas olarak ihracata karşın tarım ve maden üretimine önem vermeleri istenmişti. Yeni işbölümünde ise metropol ülkelerin sermaye-teknoloji yoğun hububat ve endüstri bitkilerinde, azgelişmiş ülkelerin ise meyve ve sebze gibi emek yoğun üretimde uzmanlaşması öngörülmüştür.
Bu kapsamda değerlendirildiğinde, Türkiye’nin meyve ve sebze ihracatı ile hububat, yağlı tohumlar ve pamuk ithalatında gözlenen artışlar bu olguyu desteklemektedir (TABLO 1). Tarımdaki işbölümü sonucu sebze ve meyve gibi emek yoğun üretimin Türkiye gibi azgelişmiş ülkelere bırakıldığını TÜİK’in dış ticaret verileri de doğrulanmaktadır. Yani ülkemizde tarım, milletlerarası işbölümünün gereklerine göre yönlendirilmektedir.
1994’te imzalanan ve Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) kurulmasıyla sonuçlanan Uruguay Turu Tarım Anlaşması ile tarımda kapitalist değişim yasal altyapısı oluşturuldu. Bu süreç büyük şirketlerin milletlerarası düzlemde hegemonyasını pekiştiren Üçüncü Gıda Rejimini ortaya çıkardı. Buğday, darı ve soya fasulyesi dünya ölçeğinde ticareti yapılan en manâlı tarımsal hammaddedir. Bu ürünler keza yiyecek maddesi, hem hayvan yemi, ayrıca de biyoyakıt olarak kullanılmaktadır. Bu ürünlerin ithalat ve ihracatında dört çokuluslu şirket hâkimdir: Archer Daniels Midland, (ADM), Bunge, Cargill ve Louis Dreyfus Company. “ABCD grubu” veya yalnızca “ABCD” olarak aşina bu şirketler dünyada tarım ürünleri ticaretinin yüzde 70’ini teftiş etmektedirler.
TÜRKİYE İTHALATA BAĞIMLI
Bu çalışmada, TÜİK tarafından yayımlanan Standart uluslararası ticaret sınıflamasına (SITC, Rev.4) kadar dış ticaret (genel ticaret sistemi) verileri kullanılmış ve DTÖ sektörel sınıflaması başlıca alınmıştır. Bu sınıflamada tarım ürünleri dış ticareti, gıda maddeleri ve tarımsal hammaddeler olarak iki grupta ele alınmaktadır. Türkiye dış ticarette tarımsal hammadde ithalatçısı, gıda maddelerinde ise ihracatçı konumdadır (TABLO 2). Tarım ürünleri dış ticareti milletlerarası işbölümüne yerinde bir dönüşüm geçirmiş; ithalatta hammaddeye, ihracatta da yiyecek maddelerine bağımlı ülkü gelmiştir. İthalat bağımlılığı sadece tarımsal hammadde ile sınırlı olmayıp, tohum, kimyasal gübre ve pestisitlerde de bağımlılık söz konusudur.
Türkiye’nin tarımda dışa bağımlı olup olmadığı çok tartışılan bir konudur. Prof. Bahadır Açık Fikirli’ın belirttiği gibi tiryakilik, gereklilik duyulan tarımsal imal için dış girdiye ne ölçüde ihtiyaç duyulduğu ile ilişkilidir. Üretilmesi olası olan girdileri üretmekten uzaklaşıp, dıştan satın olmak zorunda kalınıyorsa, dışa bağımlı ışık halkası gelindiği söylenebilir.
HUBUBATTA NET İTHALATÇI
2021 yılında Türkiye’nin hububat ürünlerinde dış ticaret bilançosu ithalat lehine gerçekleşmiş olup, 3,8 milyar dolarlık ihracata karşılık 4,5 milyar dolarlık ithalat yapılmıştır. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) “İthal edilen buğdayın, ihracatında üstteki sıralarda yer alınan un, makarna, bisküvi, irmik ve bulgur gibi mamul maddelerin üretiminde kullanıldığını” belirtmektedir. Dünya un ticaretinin yüzde 30’unu (3 milyon ton) gerçekleştiren Türkiye, 2021 yılında 1,1 milyar dolarlık ihracat yapmıştır. İhraç edilen 1,4 milyon ton makarnadan ise 777 milyon dolarlık döviz girdisi sağlanmıştır. Buna karşılık toplam yaklaşık 14 milyon ton hububat (8,9 milyon ton buğday, 2,4 milyon ton arpa, 2,3 milyon ton mısır, 355 bin ton pirinç) karşılığı 4,5 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirilmiştir (TABLO 3). Bu veriler dikkate alındığında hububat dış ticaretinin açık verdiği, ithal edilen 642 milyon dolarlık hububatın mamul madde ihracatı için değil, iç tüketimde kullanıldığı ortaya çıkmaktadır.
BİTKİSEL YAĞ İTHALATI
İthalatta ürün grubu olarak en yüksek değerinde yağlı tohum ve nebati yağlara gitmektedir. Bu çerçevede 2021 yılında 2,5 milyon ton soya fasulyesi tohumuna 1,5 milyar dolar, 454 bin ton ayçiçeği tohumuna ise 648 bin dolar ödenmiştir. Hem 1,2 milyar dolar karşılığı 897 bin ton ham gündöndü yağı ve 778 milyon dolar karşılığı 817 bin ton rafine palm yağı ithalatı gerçekleştirilmiştir. Türkiye’de genetiği değiştirilmiş (GDO) soyadan üretilen yağ kullanımı Biyogüvenlik Yasası ile kısıtlanmıştır. bu nedenle ithal edilen GDO’lu soya tohumu hayvan yemi üretiminde ve sanayide kullanılmaktadır. öte yandan sene içerisinde 478 bin ton rafine günebakan yağı, 273 bin ton çiğ soya yağı ile 645 bin ton soya küspesi ihraç edilmiştir.
PAMUKTA REKOR İTHALAT
Tekstilin en önemli doğal hammaddesi olan pamuğun tohumu yağ, küspesi ise yem üretiminde kullanılmaktadır. 2020 yılında azami pamuk ithalatı yapan ilk beş ülke aralarında bulunan Türkiye 2021 yılında takriben 2,5 milyon ton pamuk ithalatı için 1,3 milyar dolar ödemiştir. Bu değerinde bütün zamanların en yüksek yıllık ithalat rakamını oluşturmaktadır.
BAKLİYAT DIŞ TİCARETİ
2021 yılı itibariyle nohutta 117 milyon dolarlık ithalata karşılık 202 milyon dolarlık ihracat, kuru fasulyede 65 milyon dolarlık ithalata karşılık 134 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirilmiştir. Fakat kırmızı mercimekte ihracat (241 milyon dolar), ithalatın (332 milyon dolar) peşinde kalmıştır.
MEYVE VE SEBZE İHRACATI
Yeni uluslararası işbölümü çerçevesinde meyve ve sebze gibi emek yoğun üretimde uzmanlaşan Türkiye’nin meyve ve sebze ihracatı 2021 yılında önceki yıla kadar yüzde 14 artarak 9,9 milyar dolara yükseldi. Meyve alanlarındaki artma, buğday, yağlı tohumlar ve öteki endüstri bitkilerinin üretilebileceği alanların değil olmasına, işlemeli tarım yapılabilecek arazilerin azalmasına yol açmaktadır.
İhracat şampiyonluğunu yeniden Ferrero’nun yaptığı fındık 2,3 milyar dolar, kuru üzüm 479 milyon dolar, kuru kayısı 338 milyon dolar, kuru incir 361 milyon dolar döviz girdisi sağladı. Toplam 3 milyar dolarlık yaş meyve sebze ihracatında mandarin (454 milyon dolar), domates (363 milyon dolar) ve limon (293 milyon dolar) başı çektiler.
Türkiye 2021 yılında çiftçilere 24 milyar TL destekleme ödemesi yaptı. Gıda ürünleri ve tarımsal hammaddeleri ithalatına bunun bütün 9 katı (218 milyar TL) ödedi. Çokuluslu şirketlerin kasasına giren bu paranın yurt içinde kalabilmesinin tek yolu uygulanan tarım ve gıda politikalarının çokuluslu tarım-gıda şirketleri ve piyasalar tarafından yok, üretenler ve ona ihtiyaç duyanlar kadar belirlenmesidir.